Pagina's

14 februari, 2016

AAAAA

Ama bu nedir ya?

Hiç adaletli bi dünya olduğunu düşünmüyorum hayat hiç ama yok böyle dengesizlik. Murat Boz'un Aslı Enverle çıktığını öğrendiğim andan itibaren (YA HAAYIIIIRRRR YAA VALLA UMUT MUMUT HEPSİ GONE) hayata film izlerken araya giren reklamlar gibi hissetmeye başladım. Bi Aslı Enver şansı vereydin ya Allahım ya, only for one day yeterdi. Bi umudumuz vardı o da çölde su bizde baraj olduk. Böyle bazen AAAAA ama yok artık bu nedir ya diyorum. Kendimi bir gün böyle çok güzel hissedeğim tam o an bir kız görüyorum diyorum artık bu önceki hayatımda ben neler yanlış yaptımda yarappim bu durumlara düştüm yani. 17 yaşında ki kız karşıma yılların Adriana Liması gibi davranıyor, ben hala bıcı bıcı yaparken aşşağdan biri sıcak su açtığında ben duş alırken neden birden soğuk su akıyor diye düşüneyim. "ANNEAAĞ KAPAT ŞUNU YA," diye bağırıyım ama bu kadar adaletsiz bi dünya yemin ederim görmedim dünya güzeli.

Hem topçu, hem popçu hem oyuncu üstüne üstelik sadece sevgilisini takip ediyor. Demekki ben harbi öküzlerle konuşmuşum. Karşıma çıkan herkes benden şanssızmış. Ben umutsuz onlar benden daha umutsuz. Ya sadece sevgilisini takip ediyor demek, cool. Bu durumda hem Burak Özçivit hem Murat Boz'un sevgilisi olduğuna göre ben yine ortada kalıyorum. Tutunacak başka yakışıklı ünlüler bulmam lazım. Şuan listemde ki herkesin "sevgilisi var" imzası dolaşıyor. Murat Boz öyle seviyor ki artık yani sevgilisiyle paylaştığı fotoğrafda kız ağızını yüzünü kapatmış, donuyorum, sevgilim yanımda gözlerim gülü..... neyse daha fazla konuşamayacağım. Biz olsak "Ay olmadı, bir tane daha çekelim," deriz. Adam umursamamış, adam gibi adam sevgilisine sahip çıkmış. Hangi tarafa doğru ağlasam artık dayanamıyorum çok fazla üzerime geliyor medya. Neyse diyecek birşeyim kalmamış, Kardeşim Galasında, BURAATT diye bağırdığım ses tellerime yazık. Hiç faydasını görmedim.
AAAAA dedirten bin bir olay geçti başımdan. Çoğunlukla herşey benim düşündüğümden daha güzel ve farklı olduğu zaman. Örnek olarak benden daha güzel kızlar gördüğüm zaman kullanıyorum. Boy, desen bende yok mesela 1.60 ya varımdır ya yoğumdur. Parmaklarım bi şekil zaten kafalarına göre birden uzamamaya karar verdiler, enine doğru gidiyorlar. Tombul yani. Kalçalarım Kim Kardashian'ın kanıyla evirip çeviriyor kendini. Salıverdim yani. Nereye giderse gitsin artık umrumda değil. Öz güven denilen kelimesinin ilk iki harfi bile yok. Aynaya bakıp güzelim dediğim an fotoğraf kamerası benden nefret eder gibi görüntü veriyor. En son bir haber okumuştum, Justin Bieber instagramdan bir kız beğenmiş, kızın fotoğrafını kendi sayfasında paylaşıp "Who is this?!!," diye yağdırmış. Kız şimdi ünlü bir firmanın mankeni. Üstüne üstelik kız çocuk bakıcılığı yapıyormuş önceden ve daha bitmedi, kız 17 yasında! Tabii haberlerde okuyorum bunları, işte kızın adı Cindy Kimberly'miş. Aradım merak ettim artık. Bi baktım, kız harbi taş. Kız güzel yanı Allah bana vermemiş de diğer kimler kimler neler neler varsa vermiş. Kız bildiğin 1999'lu yani. Kıza bakıyorum, aynaya bakıyorum. Oturduğum yerde kilo aldığımı hissediyorum. Yüzüm gözüm kıllar içinde, önüm arkam yağlar içinde, sakal bıyık pas içinde, siz benim nasıl yandığımı nereden bileceksiniz? Gittikçe çirkinleşiyorum yani. O kız nedir ya. Ulan ben 17 yaşımda ki halimde Çılgın Bedişte ki Banu'yu örnek alıyordum. Hem o ne öyle yani milyonlarca takipcin var, sen gel elin Bağcılar kızını instagramına paylaş. Bana bu şans düşse çocuk "Look at this hahahahah" der, o derecede küfür yani. Instagramda dolanıyorum aşırı güzel kızlar görüyorum abi yani, vücut desen kusursuz, yüz hatları acayip, makyajları dev ve bunlar 1999'lu çoğunlukla. Geçen birini gördüm 2000 doğumlu. Ya bunlar modern insanlar ben yetişemiyorum artık. Printscreen yapıyor Kanka'ma gönderiyorum "Amk bunlar insansa ben neyim lan," diyorum. Hiç hayatımda başka işim gücüm kalmamış gibi stalklıyorum. Erkeklerden vaz geçtim yani bu devirin kızları daha çok ilgimi çekiyor. Nasıl bukadar güzel oluyonuz lan :') Gargamel fonteni gibiyim, yüzüm ayrı, götüm ayrı bi dengesizlikte. Ya hepsi de kılsız, fabrika gibiyim üretip duruyorum yemin ederim. Bi pozlar veriyorlar, diyorum Allahım azıcık ya, little little be vereydin bize? Biraz vücut, yüz güzelliği, fotoğraf kamerasının bizi sevme özelliği, şans ya, instagramda 16 yasında ki kız Chanel'den sponsorluk alıyor biz hala "Kanka bu fotoğraf olmuş mu lan söyle," tribindeyiz. Bi Neğin olamadık, köşe bucak kahrolduk mahfolduk. Ama hala bi umudum var, Arda Turan sevgililer gününde birşey paylaşmadı henüz, Allahım sen büyüksen. Ya bana bakacağından değil, kimseye yar edemiyoruz sorun orda hahahdhjgaj off.

Murat gittiği günden beri umut mumut hepsi dört köşe bucak kayboldu. Öz güvenim yerlerde sürünüyor hep bu 1999'lu 2000'li kızlar yüzünden. Sağ vurup Adriana Lima görünümlerden. AAAAA dediğim bir sürü olay var. Mesela bugün 14 şubat. Yok ya ne mucize bekleyecem. Hiç ya ben mucizelere inanmıyorum, mucize kim? Bu derecede boyutu aşıyorum. Kaç yıldır 14 şubat hakkında blog yazıyorum hala bi yanlızlık seremonisindeyim. Geçen bir kız doğum yaptı, 95'li çıktı. Bugün bi arkadaşım 98'li kızı istemeye gidiyor, ben 92'li olmama rağmen BURAK MURAT diyen bir insanım nekadar çok üzdünüz lan beni. Şuan yazarken aynaya bakıyorum da amk elli küsür yaşında iki çocukla ortada bırakılmış evi kim toplayacak bu kılları kim koparacak modundayım. Niye ben böyleyimde Aslı Envere herşeyi veriyon yarappim ya. Ne zaman etrafı camlı kaplı evimde oturup çok mutlu olacam ya, ben niye bukadar mutsuzum lan. Herkeste de bi acayip hormonlar var niye ben hala Banu gibiyim be AAAAAA YETER AMA. Instagramda 17 yasında ki kız nasıl oluyor da yılların mankeniymiş gibi duruyor da beni ezip geçiyor ya hala anlamış değilim.

BURAT yok artık,
Şüheda Özyar


NOT: Elimizde olmadığı için herşeye özendik biz.

14 şubat çiceklerim pofidikten geldi (A)

14 subat, aaaa, saskin, komik, argo, sevgili, suheda ozyar, suhedaozyar, oha, OHÁ, hikaye, justin bieber, instagram, cindy kimberly, 90, tshirt, tisort


40% SALE on the OHÁ HIGH FIVE COLLECTION @ 
WWW.SHOPOHA.COM

Instagram: ohabysuhedaozyar
Snapchat: suhedaozyar
Periscope: suhedaozyar

08 februari, 2016

Söyleyemedim

Sen Savaşla aşkı karıştırmışsın

Was Zafer be? Von was für Zafer redest du?? Scheisse yemin ederim, very kompliziert. Nekadar çok dil bilsem okadar karıştırıyorum durumu. Sağdan Almanca giydiriyorum, soldan Türkçe vuruyorum, üstten İngilizceyi yapıştırıyorum, artık cümlelerim bile international. Kankamla konuşurken bile "Sonra kızım bi baktım, what the fak he is online, ama er schreibt mir nıcht ya bi sinirlendim bi sinirlendim sana anlatamam". Bu cümleyi benden başka kimse anlayamaz o derecen battı fish yan goink bi durum. Bende kendimi böyle kurtarıyorum artık napiyim bir dersden daha kalacak gücüm yok artık. Üç dili har vurup harman savuruyorum. Hangi dilde ki kelime önce aklıma gelirse onu ön plana atıyorum. Mesela son of a bitch hayatta demem, ulan *r*spu çocuğu YA derim çünkü bu bana gaz verir çünkü uu beybi it's zengin dilimiz Türkçe and ve are gurbetçi.

Ben bugüne kadar gurbetçi bir Türk olarak burada yaşayan bir Türk ile konuştuğum zaman yüzde yüz Türkçe kurduğum cümleler hatırlamam. Mesela örnek veriyorum İngiliz olsam. "Hey bro how are you?," diyeceğime "Lan how are you?," derim. İlla Türk olduğumu gösteririm. Mesela "I told him to come online to talk, but he didn't come," bu cümleyi ben burada nasıl mı kullanıyorum? "İk heb met hem afgesproken weetje online gelsin diye ama gelmedi flikker," yüzde elli elli yani. Biraz zengin dilimiz Tukçe, sonra Flamenkce, ingilizceyi de araya sığdırıyorum bazen hani havam olsun diye de gerisi hep boş. Bu yüzden çoğu zaman söylemek istediğimi söyleyemiyorum. Karşı taraf anladımı acaba diyerek elli kere aynı cümleyi tekrarlıyorum. Ama bi gerçek var, ingilizceyi nekadar iyi bilirsem bileyim konuşmaya başladığım an sipastik özürlere dönüşüyorum. Olmayan kelimeleri var ediyorum, aşırı derecede tarih yazabilecek bir insanımda neyse...
Hasta'nın ingilizcesi okadar iyi değil. Yani parası ve kızları nasıl götürebilirim acabadan başka birşey düşünemiyor. Bir gün bu bilet almış ama mailine bileti aldığına dair onay gelmemiş. Yine kendisi birşey yapamadığı ve beceremediği için bana "Şüşü sen buranın customer service'ni arayıp niye mailima onay gelmedi diye sorabilir misin?," dedi. Bi baktım buranın customer service'ı ingilizce konuşuyor. Ya burayı arasam cepten bana girecek dedim, ayın sonunda ki faturayı hayal bile edemiyorum, bir de ingilizce, ben kesin bittim abi yani garanti. Hasta'ya "Ya sen ara sor ne olacak?," diyorum hani ben konuşurum da girecek olan faturayı düşünüyorum ben. "Ya yok ben ingilizce konuşamam şimdi sen ara," dedi. Ya dur şimdi. Okadar zenginsin madem paran var, onay maili gelmediyse bir bilet daha alırsın onay gelene kadar ne sanki 100 euro için bana mı giydirecen. Neyse emir verdiğinden değil, ulan şu ingilizce seviyemi bi deniyeyim dedim, bana attığı numarayı aradım. Adam ahdgkadghf diye birşeyler dedi, ben hemen "Hello, I can't speak englisch very well so I'm going to talk very slowly, is that oke?," adam oke dedi. Başladım "Yeah a friend buyed a ticket but he didn't get an e-mail for confirm," böyle birşey salladım. Adam hemen "oh oke that's no problem, do you have an e-mail address for me?," dedi. Çocuğa hemen yazdım, bana e-mail adresini ver diye. Çocuk bana bir e-mail adresi verdi sanki dersin ki tez çıkarıyo elli sayfalık mektup: cetniz.hastadag@bilmemne.ch . Dedim sıç abi gerçekten çünkü ingilizce alfabeyi kafamdan bildiğim yok. Bi ABC harflerinin ey biy ciy diye okunduğunu biliyorum. "The e-mail address is Çetniz dot Hastadağ at bilmemne dot ch dedim." ... "I don't understand you, can you please spell it," dedi. Sıç ya dedim sıçöz abi. Porçöz gibi pas ve kireç çözücü. Direk taşlara bayırlara ağladım, adama "Sure" dedim, başladım yağdırmaya:

- C harfi: Oke the, C from ABC (EY BIY CIY), so the third letter from the alfabet.
- E harfi: Uhmmm, the letter İY. "What did you say?" , the letter İY (E demek istedim). THE İY FROM ECONOMIC. JHADKGA Fak nerden geldiyse aklıma gerçekten fakirlikten gözlerim doldu bi gurur sardı vücuduma anlatamam.
- T harfi: The THİY (T yani), The THIY FROM TOMORROW dedim.
- N harfi: And than the NIIH. Uhmm N from Norway. Bunu çok cool dedim. Norway diyince bi iyi hissettim kendimi.
- İ harfi: The I from Ireland.
- Z hari: Dedim fak. Z harfi anayınki yani Z harfi ile bir ülke bile yok ya. Zonguldak desek anlamayacak adam nasıl yapacağım bunu ya dedim. Düşündüm adama "Oke the ZEY from the last letter of the alfabet ABC and then ZZZZZ. U know the last letter Zih? Oke, oke oh also the Ziy from ZARA, yeah yeah dedim. Ya hiç bukadar zorlanmamıtsım. Kan ter içinde kaldım gerçekten google'a girip "İngilizce alfabe" yazıp how to spell diye girecektim. Devam ettim.
- . (NOKTA YANİ): Hastanın gelmişinin geçmişinin içine bir kere daha ettim. Ulan bir e-mail adresinin ortasına nokta koymak da ne demek ya? "And then you have a point. U know dot com? Yeah u have to put a point dedim.
- H harfi: İçim söküldü artık yoruldum yemin ederim yıkılıyorum buraya gelene kadar 15 dakika geçti acım derken. The H from HHHHHHHongaria dedim. Böyle bir ülkenin varlığından habersizdim. Olmayan bir ülkeyi var ettim, sınır dışı ettiler beni. Aclıktan and the 10 points göo to HHHHHHHHHHHHHHongariya kafasını yaşadım. Adam telefondan "What the fak man," dediğini duydum. Ya sen yine iyi sabrediyorsun, ben sen olsam benim gibi bir müşterinin ağızına sıçardım da neyse.
- ASTADA kelimeri su gibi geçti işte geldik o son kelimeye
- G harfi: aradan tam anlamıyla 25 dakika geçmiş ve son kelimeye geldim. Bu hayatta Germany diyipde olaydan sıyırmak vardı. Ne desem yalan olurdu. G harfiyle isim mi olurmuş, G harfini ismine koyan yedi sülale önecisinin bitarafına yığdıraçam şu harfi be G harfi de ne demek ya? Düşün düşün abi aklıma bu kelimeden birşey gelmedi, adama: The G from Gargamel dedim adgakdhgfhdfgahjg GARGAMEL. Adam telefonda "whaaaaat?," diye gülmeye başladı. Ulan G diyipte bunu gargamele bağlayan tek varlığım galiba. Hayattan soğdum. Germany diyebileceğim yerde G from gargamel dedim. Bundan ne farkım kaldı? > NE ZAFERİNDEN BAHSEDİYORSUN? SEN SAVAŞLA AŞKI KARIŞTIRMIŞSIN???? < 

Adam güldü güldü en sonunda "There is no ticket reservation with this e-mail address," dedi. Adam ne yazdı gerçekten çok merak ettim. Tabii ki yoktur yani. Ağlayacaktım, benim ingilizcem bukadar kötü değildi ya ne oldu acaba. Adama en son "Thankyou," dedim gittim Hastaya, "Bilet milet yokmuş, gidersin bir tane daha alırsın," dedim. Otuz dakikalık görüşme bana girdi ya resmen neyin kafasını yaşıyorsun sen çocuk. Onay maili gelmediyse yenisini alırsın. Zenginsin ya sen hani herşeye elde edersin ya sen bravo gözden biraz daha düş. İnsan teşekkür eder en azından değil mi, onu da yapmadı. Neyse now benden uzak please, nereye yakın olmak istiyorsan oraya yakın ol. Ha bu arada Gargamel gibi burnun var okadar paran var git yaptır bence. Benim ingilizcem kendi kendime konuştuğum zaman dev professyonel de burda niye böyle bozdum ben anlamadım işte. Hep böyle bir kaç dili karıştıra karıştıra düştük bu durumlara. Hiçte öyle "OOO ingilizce biliyorsun?? Yaaa demek Almanca da biliyorsun? Sana Türkiyede çok iş imkanı var bence dene" gibi değil yani bilmiyorlar ki tüm dilleri karşıtırıyoruz. İch kann kein Englisch sprechen yerine Kızaaağm ich kan nicht kein Ingilizce sprechen yani isssooooo was mall das mall nein zart zurt akışına bırak nereye konarsa artık. Ama söyleyemediğimiz şeyler çok. Herkese karşı yuttuğumuz sözler vardır. Düğümleyip, çay içip yudumladığımız. Demek 14 şubat sevgililer günü yaklaşıyor? Nekadar nefret edici, itici, soğuk, cold, dangerouse, damarcı, yanlız, emo ve siyah bir gün ya. Ama o gün için söylemediklerimi söylüyorum please üstüne alın: bir adet Balenciaga çantası, bir adet LV cüzdanı, bir adet Diamond yüzüğü şöyle parlayanlardan yani ortada laluk gibi duran tek taşlardan değil, beyaz Porsche arabamın anahtarı "Hayatımın kadını bu sana," diyecek yani, İstanbul-Avrupa yakasında full camlı ve manzaralı bir evimin ev anahtarısı, iki metrelik pofidik bir ayı, bir sürü güller falan bukadarcık sadece ve bunları Şüşü'ne çok gördüler anne. Ya ciddiyim en son birine dedim bunları "Neyse Şüşü tanıştığımıza memnun oldum," dedi gitti yani bildiğin he is gone. Biri de bana "Senin cebinden de çıkacak birşeyler, hep benden değil," dedi resmen. YANİ BENDEN ÇIKSA SENİNLE NİYE ÇIKIYIM, PLEASE REALİZE. Benim geleceğe dair bakış açım: My man and I, I sit and pray but you pay aşkım :)

Garga,
Şüheda Özyar

NOT: Sana söylemediğim sözler arasında kayboldum.

*Bu arada snapchatten bana Almanca konusunda yardım eden ve yardım etmek isteyen: feyza_20, yeşim.shn, grille97, hamiideee96, enesss_57, zymn37, Çağla, yg.07, emregerçeker, daamla76, nacikoç ve mehtapaykaç ve daha çok yazamadıklarım hepinize çok çok teşekkür ediyorum ve seviyorum.*

G from Gargamel, YA GARGAMEL YA:
gargamel, ingilizce, hasta, dil, almanca, flamenkce, zor, alfabe, suheda ozyar, suhedaozyar, OHA, OHÁ, marka, blog, tshirt, tisort, bere, amsterdam, unlu, yazar

40% SALE on the OHÁ HIGH FIVE COLLECTION @ 
WWW.SHOPOHA.COM

Instagram: ohabysuhedaozyar
Snapchat: suhedaozyar
Periscope: suhedaozyar

01 februari, 2016

Stalk

Seviyesi

Stalklamakta zirvede olan tek varlıklar biziz galiba. Aha bakıyo bak vallaha baktı baktı, dur bakma sen dur bakma bakma Allah seni be bakma diyorum. FBI kadrosunu delirtecek deneyimlerde bulunuyoruz. Google'ı bile şaşırtacak gerçeklerin arkasına varabiliyoruz, Kankamla yaptığım iş birliğin haddi hesabı yok fiziksel geberirsin yani. Belki okulda sınavları almıyoruzdur ya da geceler boyunca uyuyamıyoruz ama BİTCH PLEASE YOU'RE TALKING TO THE WALKING DEAD. Sen ölü sanarsın ama varızdır o derecede psikopat. Saniyelerle oynarız böyle dakikalar bize çok uzun mesafe gibi gelir. Abartmayı sevmeyiz ama gerçekleri yüze vururuz yani we are dangerouse da bizi küçümsemeyeceksin işte. Tek gözle bakmayacaksın yani bizde yok yok. Bazen şu okul sınavları beynime girmiyo beyine o zaman anlayacaktım bu bölüm benlik değil diye. Hiç bir FBI'da gelip bana demiyor ki "Şüşü we want you,". Ulan istesem yedi sülaleni bile dizerim önüne de, just wait.

Bir işte başarılı olman için o işin üzerinde yıllarca tecrübeli olman gerekiyor. Şöyle bir baktığım zaman, yaklaşık 8 senedir ara sıra stalklıyorum ve şuan zirvedeyim. Ama stalk kelimesinin ne anlamına geldiğini bilmeyenlere: Stalk = birini/birşeyi araştırmak, doğruyu bulmak, yalanı yüze vurmak, rahatsız etmek amacın değil ama farkına varırsa nanay fişko. Stalk kelimesinin bir başka anlamı ise psikopat. Hepimiz bir psikopatiz, hepimizi psikopata bağlayan biri olmuştur hayatımızda. Şöyle ki stalklamak sadece kız ve erkek arasında geçmiyor. Kız ve kız arasında da çok popüler olan birşey. Mesela Hasta'nın ex nişanlısı, şuan muhtemelen yine beraberler yani kız okadar bok yemişlikten sonra namusumu aldın zart zurt ben öyle meleğim ben şöyle meleğim, Tuba, beni en son dev stalklamıştı. Fake hesaplardan takip etmeler, herşeyden printscreenlar işte Hasta'ya yollamalar "Sen bana yalan söyledin işte bilmem ne," dram üstüne dram, Yeşilçam film sahneleri tripler ne gerek var yani. Mesela ben seni hiç stalklamadım, gerek de duymadım, Hasta senin hakkında varını yoğunu anlatıyordu ben sormadan. Mesela yeni yılda beraber Parise gitmişsiniz, Hasta'da bana sırf oraya seninle beraber yatmak için gittiğini söyledi. Sende verdin kendini mesela, o dönemde hastaymışsın. Sonra çocuk kullandı seni, fort Amsterdama geldi gibi birşey. Bu stalk değil ama senin yaptıkların stalk. Çekememezlik yani, kıskançlık gibi eş anlamları var.
Ama hayatım boyunca herkesi stalklamışımdır. En son Burak ve Fahriye ayrıldı mı lan acaba diye merak ettiğimde tüm hesap ve yorumları karıştırdım. Google'da ayrılık haberlere baktım ama yok, demekki harbi adammış yani. Bir umut ayrıldılar diye belki benimle çıkar da bende ki bu şanssızlıkla bırak Burağı, Murat bile bekarken bakmaz yani. Eskiden dev stalklardım, lise'de hoşlandığım bir çocuk vardı, okula giriş, çıkış, evimin önünden geçtiği saat ve dakikasını bile biliyordum. Hayatımı kendi saatlerime göre ayarlıyacağıma çocuğun saatlerine göre ayarlıyordum. Manyak gibi her yerde bunu araştırıyordum, gram konuştuysam yemin ederim çocuğun benim varlığımdan haberi bile yoktu ama benim arkadaşlar bana "seninki," diyordu. O derecede mutluluk. En son bu çocuk bana okula yanıma gelip "Her gün beni takip ettiğinin farkındayım, korkuyorum senden," demişti. Yık yık anasını satıyım tüm dünyayı başıma yık be. O gün ölmüştüm. Stalklamanın bin bir tür çeşiti var. En son kuzenim Rus yanıma gelip, "Şüşü abla bak şu çocuğun eski sevgilisi varmış, bana bir araştırsana," demişti. Parayı devreye soksam milyonler olmuştum yemin ederim. Çocuğun bir ismi yetti, eski sevgilisinden tut o kızın kankalarına kadar bilgi verdim. Ah şu sosyal medya hesapları var ya. Gizli profil olduğunu gördüğüm zaman printscreen çakıyorum. Zoom yaparak kızın güzel olup olmadığını görmem lazım. Bazen dışarda bi güzel kızlar görüyorum "amk gargamel gibiyim ya," diyip depresyona giriyorum. Mesela bana biri asla yalan söyleyemez. Söyler tabiiki ama söyleyemez yani çünkü doğruyu bulurum. Ben Ahmetle dışardayım dersin, bir saat araştırma sonucunda café'nin ismi ve cinsiyle, arkadaşların tipinden o café'ye incheck yapan kızların profiline bakar, café'ye notumu verir bir daha gitmeyeceksin der, oturduğun masa numarasına kadar yüzüne vurur ayrılırım. Bu yüzden bir kıza yalan söylemek is not good. Lisedeyken bir çocuğun adını öğrenmek için öğretmenin sınıf dosyasını karıştırırdım. Çocuğun resmini bulana kadar araştırır bir sene boyunca ismine aşık yatardım. Manyak mıyım lan ben. Ulan sırf bu stalklarımın yüzünden arkasına vardığım doğrular yüzünden bir ara Orhan Ölmezin albümünü baştan assağa ezebere biliyordum ya. YOU'RE EX IS MY MISSION. Ya eskiden gizli numaradan arar şarkı dinletirdim be, ne üzdünüz beni. Hatta kendimi stalk konusuna okadar vermişim ki DNA'mda kesin bir bağlantı olduğunu düşünüyorum. Bir gün yine otobüsdeyim. Yanıma bir çocuk oturdu. Elinde telefon. Göz otomatikmen kayıyor ya, göz gidici yani. Kaybettik. Çocuğun ekranına gitti gözüm. "Kalbim," diye kaydettiği kızla konuşuyormuş şimdi kıskanmadım desem yalan olur. Kızın adını hemen kahpe koydum, çünkü çocuk yakışıklı. Sonra bakıyorum işte bakıyorum derken çocuk birşeyler yazmaya başladı kıza, "Sana vereyim telefonu da sen yaz istiyorsan?," diye. Ulan ilk önce anlamadım, baktım çocuğun içine girecem jeton düştü. "AY VALLAHA BAKMADIM YANİ GÖZÜM KAYDI GERÇEKTEN ALLAH AYIRMASIN SENİ KALBİNDEN YANİ GÜNAH BE," dedim zort hemen ilk durakta indim. Ya herşeyi geç çocuğa trip attım resmen. Sen git kalbinle konuş ben kimimki der gibi adhgfkahgdy hormonlarım bozuk yemin ederim be ofh.

OHÁ kızım onunla mı çıkmış? Bununla sonradan da ayrılmış, yok artık sana mı yazıyo ayyyyy arkadaşını bana yap lan n'olur hep kendine buluyon amk kuruduk be. Böyle dev bencil arkadaşlarımda var benim. Hep kendine hep yani bana yoq. Whatsapp grubların içinde dönen sohbet ve muhabbetlerden haberin olsa iki hafta içeri yatarız. Dünyanın en rezil şeyi kankanla bir café'ye gidip gözüne kestirdiğin çocuğun saniyesinde tüm hareketleri karşı tarafa aktarmak. Aha baktı, elindende telefon düşmüyo ya Allah bilir hangi kahpeyle konuşuyor ya bak bak inanmıyorum aha dönüyo kanka dönüyo ayyyyyyy lan. Lan götünü döndü, al işte. Al al dedim sana şurda oturalım diye çocuk anladı be offff. Ne acayip varlıklarız. Ama sadece kızlar değil erkeklerde stalk konusunda iyiler. Mesela okadar yağdırdım Hasta'ya, gelmiş kırk kere private araıyor beni Şüşü ne olur aç konuşalım nolur diye. Sanki bilmiyoz he he, sanki sen değilsin bu tamam ce-ne-me tamam aferin sen değilsin o ruh. Korkudan kimse anlamasın diye de Barca inceck fotoğraflarını silmişsin, kimse bilmesin seni diye. Bitch please, ben seni stalklamıyorum ama seni stalklayıp bana gelip gülenler çok var so no problem. BIZ KIZLAR BIR BIRIMIZI TANIMASAK BILE BEST FRIENDS FOR EVERIZ.

Ay pardon,
Şüheda Özyar


NOT: Güvendiğin dağlara kar yağdığı zaman da hep güneş açar unutma.

Stalk taktiklerimden biri:

suheda ozyar, suheda, OHÁ, oha, blog, tshirt, tisort,komik, stalk, stalklamak, fbi, kizlar kadin

*Pofidiğim*

40% SALE on the OHÁ HIGH FIVE COLLECTION @ 
WWW.SHOPOHA.COM

Instagram: ohabysuhedaozyar
Snapchat: suhedaozyar
Periscope: suhedaozyar